DUYURULAR

Rüyaların Hakikati Nedir ?

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

Suâl: Rüyaların Hakikati Nedir ?

Cevap: Bugün bu mesele de istismar edilmiştir. Vahyin kesildiği yerde, rüyalar sultan yapılmıştır. Her mecliste rüyalar anlatılır, yorumlanır.

Peki, rüya yok mudur?

Elbette vardır. Dinde sâlih rüya mevcuttur. Kur’ân’da da buna işaret eden ayetler vardır:

“لَهُمُ ٱلْبُشْرَىٰ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا وَفِى ٱلْآخِرَةِ

“Onlara dünya hayatında da, ahirette de müjde vardır.” (Yûnus, 64)

Ulemâ bu müjdeye “salih rüya” da dâhildir, demiştir.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sabah namazından sonra bazen sahâbîlere sorardı:

Sizden bir rüya gören oldu mu?”

Bu konuda çokça hadis-i şerif vardır. Hz. Yusuf’un kıssasında da rüya en temel unsurlardan biridir. Zindandaki arkadaşlarının rüyaları, mânâsı ve tabiri önemli yer tutar.

Ancak şu unutulmamalıdır:

Bu meseleler, dinin asli kaynağı değildir. Misalle ifade etmek gerekirse; yemek, ekmek, gıda ile yaşarsın. Ama sadece meyveyle, çerezle yaşayamazsın. Meyve ve çerezi yersin ancak doymazsın. Rüya da, ebced de, cifir de, buna benzer şeyler, çerez gibidir. Asıl olan vahiydir.

Bunlar, şeriata ve sünnete uygun olmak kaydıyla, birer teşvik vesilesi olabilir. Müminlerin kuvve-i maneviyesini takviye eden, sabırlarını artıran, ümidini pekiştiren yardımcı unsurlar olarak değerlidir. Hususen avam-ı nas, yani halk tabakası için bu tür müjdelerin yeri büyüktür. Ancak din, bunların üzerine bina edilemez.

Rüyaların bugün bu kadar revaçta olması, insanların manevî bir arayış içinde olduğunu, bir ihtiyacın zuhur ettiğini de gösterir. Biz rüyayı külliyen reddedemeyiz. Elbette mümin bir kul, sıkıntıdayken Allah Teâlâ ona rüyasında bir ferah, bir fütuhat müjdelemişse, bu Allah’ın rubûbiyetinin bir tecellisidir. Fakat bu rüya dinde hüccet değildir.

Mesele şudur:

Eğer bir rüyayı dinin aslının yerine koyarsan, işte orada sapma başlar. Düşünün ki birtakım insanlar alenen günah işliyor, İslâm’a ve sünnet-i seniyye’ye açıkça muhalif fiillerde bulunuyor. Kadınları, kızları sahneye çıkarıp şarkı söyletiyor, sonra da “Biz din hizmeti yapıyoruz” diyorlar. Dini tahrif ediyorlar.

Sen bu durumu ayetle, hadisle ortaya koyduğunda birisi çıkıp diyor ki: “Bir kardeşimiz rüya görmüş; Peygamber Efendimiz buraya gelmiş.” Ve bitti. Bütün vahiy, bütün hadis, bütün şeriat bir tarafa bırakılıyor. Bu rüya değil ki! Rüya bir müjdedir. Kulluğu takviye eden, maneviyatı güçlendiren bir destektir.

Ama sen bunu nasıl ayetin, hadisin yerine koyabilirsin? Vahiy güneştir, rüya ise gecede görülen, aydan gelen silik bir yansımadır. Ayetin yerine nasıl koyabilirsin rüyayı?

Bugün bu rüyalarla insanlar sahte velîlik davasında bulunurlar. Sanki gaybten haber alıyorlarmış gibi davranırlar. Hâlbuki bu gaybî bir bilgi değildir. Bu yüzden, hadislerde haber verilen ahir zamanda çıkacak sahte peygamberlerden murad da budur.

Kimse çıkıp doğrudan “Ben peygamberim” demez. Ama Peygamber Efendimiz’in güneş gibi nübüvvetinin yanında, yıldız böceği gibi bir sahtekâr çıkar ve “Bana da bir şeyler ilham oluyor, bana haber veriliyor, ben de rüyalarla bildiriliyorum” gibi iddialarda bulunur. Bu da kehanet, hatta nübüvvet iddiası mesabesindedir. Çünkü Resûlullah’tan gelen vahyi teyit eden değil, iptal eden bir tutum sergiler. Vahyin hükmünü, rüya uğruna değiştirir.

“Böyle bir rüya görülmüş” denildiğinde artık bütün deliller, ayetler, hadisler kenara itilmiş olur. Bu da, nübüvveti iptal etmek demektir. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de bunu nübüvvet davası saymıştır.

O hâlde her şeyi yerine koymak gerekir. Yerinde olursa güzeldir, ama yerinden kaldırırsan bâtıl olur. Cam bardak misali; narin, latif bir camdır. İçinde su vardır. Su için iyidir. Ama sen bu camın üzerine bir şey bina edemezsin. Kırılır, dökülür. Yerinde kullanırsan güzeldir.

Aynı şekilde, rüyalar da yerinde olursa kıymetlidir. Ama yerinden taşarsa, dini tahrif eder.

Üstad Hazretleri’nin cifir ve ebcedle ilgili uygulamaları da böyledir. Bazı insanlar bu gibi meseleleri algıda seçicilikle değerlendiriyor. Hakikatin zevkini tatmamış, onunla meşgul olmamış kişiler, hakikatin yerine hayalâtı, basit şeyleri koymaya başlarlar.

 

Bu makale Soru – Cevap Derslerinin 4. Dersinden alınmıştır. Dersin Orijinal Youtube Linki: Fetö, Risale-i Nur’u Kendisine Kılavuz Mu Yaptı ? | Soru – Cevap 4. Bölüm

 

Soru-Cevap Derslerinin Tamamı İçin

Bunlara da bakabilirsiniz

Kur’an’da Ebced Ve Cifir Hesabı Var Mıdır ?

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ Suâl: Kur’an’da Ebced Ve Cifir Hesabı Var Mıdır ? Cevap: Mesele Kur’ân-ı Azîmü’ş-Şâna …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir