DUYURULAR

Üstad Bediüzzaman Neden Ebced Ve Cifir Hesabı Yaptı?

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

Suâl: Üstad Bediüzzaman Neden Ebced Ve Cifir Hesabı Yaptı?

Cevap: Üstad Hazretleri bu tarz uygulamaları, Kur’ân hizmetinde bulunan talebelerinin kuvve-i maneviyesini takviye etmek için kullanmıştır. O zamanlar yalnızdır, yanında yardımcısı yoktur. Üstad’ın düştüğü hâli düşünün; tek başına mücadele veriyor. Ulemâ yardım etmemiş, meşâyih, şeyhler destek vermemiş. Herkes kenara çekilmiş.

Böyle bir durumda, yanında sadece üç-beş fedakâr talebesi vardır ve onların kuvve-i maneviyeye ihtiyacı vardır. İşte Üstad, cifir ve ebcedi, bir müjde, bir teşvik, bir moral vesilesi olarak — Kur’ân’ın sarahati dışında ve ona muhalif olmamak kaydıyla — kullanmıştır. Bu, nebevi hakikate aykırı değil; bilakis onun ince bir letafeti içinde bir destek, bir takviye olmuştur.

Bir kardeş Risale-i Nur hizmetlerini tebrik eden bir rüya gördüğünde, özellikle de Risale-i Nur’un telifatının bittiği zamanlarda, Üstad Hazretleri buna cevaz vermiştir. Talebeler bu gibi rüyaları hem meşgul olsunlar hem de kuvve-i maneviyeleri artsın diye birbirlerine yazmışlardır. Bu rüyaların bazıları anlatılmıştır. Ama bu, teşvik içindir, müjde içindir.

Bir şeyh vardı; ismini zikretmeyeceğim. Yahudiler, bu zatı Üstad Hazretleri’nin aleyhinde kullandılar ve onu Üstad’a bir taarruz vesilesi yaptılar. Halkın veli ittihaz ettiği bir zattan böyle bir taarruz görülünce, talebelerin kuvve-i maneviyeleri sarsıldı. Zaten etraftan bir yardım da yoktu. Ulemadan, bilhassa sahte ulemadan da çeşitli tenkitler ve itirazlar vardı. Bir de meşayih içinden böyle birinin bu tarzda bir söz söylemesi, tesiri daha da ağırlaştırdı. İşte bu hâl karşısında Üstad Hazretleri, talebelerin kuvve-i maneviyelerini takviye etmek, Kur’ân hizmetinin ve onun selâmetinin muhafazası için burada mecbur kaldı.

Bu sebeple otuz üç ayetin bazı işaretlerini bu tarzda beyan etti. Dedi ki: “Yani bu şeyh tanımadıysa, ayetin işareti size yeter.”

Burada zikredilenler keramet-i ilahiye nev’indendir. O tarihleri de Allâhu Teâlâ ihsan etmiştir. Bunlar, talebelerin kuvve-i maneviyesini teşvik maksadıyladır ve mahremdir; hususî talebeler arasında kalır.

Şayet bunları alıp umuma neşredersen, bir dava hâline getirirsen ve Risale-i Nur’u bunun üzerine bina edersen, bu olmaz. Çünkü biz zaten sağlam bir surette Kur’ân’a tutunmuşuzdur. Vahye tutunmuşken, onun dışında bir şeye ihtiyaç varmış gibi davranmak doğru değildir. Zira vahiy, kopmaz bir kulptur:

فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى

Biz urvetü’l-vüskâya tutunmuşken rüyalara ihtiyacımız yoktur. Davamız bunların üzerine kurulmuş değildir. Bir binanın ana temeli sağlam olduktan sonra, yük taşımayan yerlere güzel ziynetler, duvarlar, pencereler koyabilirsin; çünkü oralar yük taşımaz. Fakat yükü onların üzerine koyarsan, bina ayakta durmaz; olmaz.

Bu makale Soru – Cevap Derslerinin 4. Dersinden alınmıştır. Dersin Orijinal Youtube Linki: Fetö, Risale-i Nur’u Kendisine Kılavuz Mu Yaptı ? | Soru – Cevap 4. Bölüm

 

Soru-Cevap Derslerinin Tamamı İçin

 

Bunlara da bakabilirsiniz

Rüyaların Hakikati Nedir ?

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ Suâl: Rüyaların Hakikati Nedir ? Cevap: Bugün bu mesele de istismar edilmiştir. Vahyin …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir