DUYURULAR

Bu Alem, Kudreti Her Şeyi Kuşatmış Bir Zat Tarafından Yönetilmektedir!

Bir insanın azalarına bak, bir kuşun azalarına bak. Eğer bir kuşta filin hortumu olsaydı, filde arslanın pençesi olsaydı, “Bu intizamsız” denilirdi: çünkü uymuyor. Demek hepsi gayet intizamlıdır. Hem de mevzun, yani ölçülü, mizanlı yapılmıştır.

Ölçü nedir? Genel itibariyle ağırlığıdır, hacmidir, boyutudur, adedidir… Bunların hepsi bir ölçü içindedir. Eğer ölçü olmasa, biraz birisi fazla olsa, bozulur. Zaten intizam, mizandan çıkıyor. Mizan olmadan intizam çıkmaz. Hepsi de tek tek ölçülendirilmiştir.

Her bir mahsulün her bir parçasına, her bir uzvuna bak; umumuna bak; o mahsulatın nev’ine bak; küllüne nazar et: Nereye baksan hepsinde intizam var. Düzensiz, abes, başıboş hiçbir şey yok. Hepsi hikmetli, ölçülüdür. Hududunu aşmaz, başkasına tecavüz etmez.

Ölçü dediğin şey öyle basit değildir. Mesela bir hayvanın vücudunu düşün: Zerrelerini ölçeceksin, o zerrelerin cinsine göre her birinin miktarı ayrı ayrı ölçülü olacak. Hücreleri ölçülü olacak, kendi içindeki parçalar ölçülü olacak, azaları ölçülü olacak, yani zerreden ta aleme kadar her şeyi ölçülendiren bir ölçü olması lazımdır. Tek bir şey bile ölçüsüz yapılmaz.

Ve bakın, kaç çeşit ölçü kullanılıyor burada! Ağaç basit değildir ama basit bir nazarla bakalım; O ağacın kökünün genişliği ne kadar olacak? Gövdesi ne kadar olacak? Dalları ne kadar olacak ve ne kadar bir alana yayılacak? Bunların hepsi bir ölçüyledir.  Ancak o zaman meyveyi taşıyabilir.

İnsan vücudu da öyledir. İnsanların ortalama bir boyu vardır. Boy çok uzun olursa, insan hayatı tehlikeye girer; öyle hayatını idame edemez. Çok kısa olsa da olmaz. Sinek de öyledir. O boyda olacak; büyük olmayacak, daha da küçük olmayacak.

Herşey bir ölçüyle yapılır. Hepsi kast ve şuuru gösterir. İrade-i İlâhiyyeyi gösterir.

Tabii ve tesadüfî bir şeyde nasıl ölçü bulunabilir? Tabiat denilen şey kör bir kuvvet ve kanunlardır. Onun işi tecavüzdür. Kuvvetin işi tecavüz etmektir: Hududunu aşmak, mizanından taşmak, intizamsız olmaktır.

Halbuki burada görünen nedir? Kemâl-i intizam, kemâl-i mizan… En zahir gördüğümüz bir başka şey daha var: Kemâl-i ziynet.

Ziynet nedir? Azaların, cihazatın verilmesidir. Ne lazımsa o alet ve cihazat veriliyor. Her biri bir takı gibi, bir mücevher gibi kıymetli. Ve neticesinde baktığında: Revnaktar, güzel, behçetli, hüsn-ü manzar sahibi… “İşte, bu çok güzel.” dedirtiyor.

Sanat noktasında güzeldir. O alet ve cihazların takılmasıyla olan ziynet nedir? Aletleridir, cihazatıdır, ağacın yaprağı, çiçeği… Her biri birer ziynettir.

Ama o ziynetten maksat nedir? Tezeyyündür, süslenmektir. Ve neticesinde gayet eksiksiz bir inâyet ve ihtimamla, özen gösterilerek son derece muntazam, müzeyyen yapılmıştır.

Fakat üçünde de kemâl tabiri kullanıldı: Kemâl-i intizam, Kemâl-i mevzuniyet, Kemâl-i ziynet… Ne demek bu? Kemâl nedir? Noksanlık yoktur. Bundan daha mükemmeli olmaz. Bir şeyin daha mükemmeli varsa o kemâl değildir. Bundan daha kemâli olmaz.

Eğer esbabın, tabiatın tesiri olsaydı, bu işler hep birbirinden farklı farklı olurdu. Çok kusurlar bulunurdu. Hepsi de birbirinin aynısı olmazdı. Kemâl de aynı olmazdı.

Sinek, hikmet noktasında kemâldedir. İntizamı, mizânı, ziyneti kemâldedir. Gökyüzü, o genişliğiyle; o da intizamlı, mizanlı, ziynetlidir. İntizamda sinekle aynıdırlar.

İşte buna itkân denir. İtkân: Sanatı muhkem yapmak, eksiksiz ve tam yapmaktır. İtkânda arada bir fark yoktur. Fark gördüğün şey, mevcuda ait bir vasıftır. Sinek küçüktür, semavat büyüktür. Ama bu, mizana ait bir konudur. Onun büyük olması lazımdır, sineğin küçük olması lazımdır. Mahlûka ait bir vasıftır.

Sanat noktasında ikisi de aynı kemâldedir. Yani birini yapmak, diğerini yapmaktan daha basit veya daha zor değildir. Aynıdır, aynı şekilde yapılmıştır.

Şimdi bu vahdet midir, değil midir? Kemâlde aynıdırlar. Birini yapan, hepsini yapmaya kâdirdir. Hepsini yapmayan, birini de yapamaz. Aynı fıtratı izhar ediyor. Aynı tarzda yaratıyor. İtkân cihetiyle de aynıdırlar. Kemâlde olmakla beraber, işin acibidir ki: Bir işi intizam içinde, ziynet ve mevzuniyetle yapmak o işi zorlaştırır. Halbuki bu işler gayet suhuletle yapılıyor. Çok kolay! Hepsi aynı derecede kolay. Bir zorlanma da görünmüyor.

Bu da Kemâl-i kudreti ve Kemâl-i hikmeti göstermez mi? Kudret büyüktür ki, kolay oluyor. Yoksa iş çok zordur; basit bir iş değildir.

Hikmet bir kimsede ne kadar çoksa, zor işi o kadar kolay yapar. İnsan, hayvandan daha güçsüzdür. Ama kanunla, hikmetle, küçük kuvvetle büyük işler yapıyor.

İşte bu son derece kolaylık, hikmetin büyüklüğünü gösterir.

Özet :

  • İntizam ve Mizan: Evrendeki her şey ölçülü ve düzenlidir. Ölçüsüz ve düzensiz bir şey yoktur.
  • Ölçünün Önemi: Her varlık, zerresinden bütününe kadar bir ölçü içinde yaratılmıştır. Ölçü, ağırlık, hacim, boyut ve adet gibi unsurları kapsar.
  • Tabiatın Sınırları: Tabiat, kör kuvvet ve kanunlardan ibarettir. İntizam ve mizan, tabiatın ötesinde bir kudretin eseridir.
  • Kemal ve Mükemmellik: Her varlık, kendi içinde mükemmel bir düzen ve ölçüye sahiptir. Daha mükemmeli yoktur.
  • Sanat ve Ziynet: Varlıkların her bir parçası, bir sanat eseri gibi süslenmiş ve özenle yaratılmıştır.
  • Vahdet ve Birlik: Her şey aynı kudret tarafından yaratılmıştır. Birini yapan, hepsini yapmaya kadirdir.
  • Hikmet ve Kolaylık: Hikmet, zor işleri kolaylaştırır. İnsan, küçük kuvvetle büyük işler yapabilir.
  • İtkan ve Muhkemlik: Her şey eksiksiz ve sağlam bir şekilde yaratılmıştır. Kusur ve eksiklik yoktur.
  • Farklılıkların Anlamı: Varlıklar arasındaki farklılıklar, ölçü ve mizanla ilgilidir. Her birinin vazifesi ve yaratılış amacı farklıdır.
  • Kudret ve Hikmetin Göstergesi: Yaratılıştaki kolaylık ve mükemmellik, kudret ve hikmetin büyüklüğünü gösterir.

Bunlara da bakabilirsiniz

Vesile’nin Esası Rahmet Yolu Kur’ân’a Tutunmaktır

“Ona vesile arayın.” وَابْتَغُوا إِلَيْهِ الْوَسِيلَةَ   Vesile, Allah’a yaklaşma vasıtasıdır. Kendisiyle yaklaştığın, yakınlık elde …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir