Bütün muhakkikler, İmam Gazali’nin şu sözünü tasdik etmiştir:
لَيْسَ فِي الْإِمْكَانِ أَبْدَعُ مِمَّا كَانَ
“Şu olandan daha mükemmeli, daha bediî imkan dairesinde yoktur.”
Peki, cennet dünyaya göre güzel değil midir?
Cennet, cennet olarak güzeldir; dünya da dünya olarak güzeldir. Eğer dünya cennet gibi olsaydı, imtihan yeri olmazdı. İmtihan yeri ise hayır-şer, güzel-çirkin zahiren beraber olmalı ve bir mücadele bulunmalıdır.
Şu alemde, zahiren birbirine nispetle bakıldığında görünün bazı kusurlar, şerler ve noksanlıklar vardır. Bunlar, Sâni’nin sanatındaki kusurlar değil, eşyanın kabiliyetine bakan kusurlardır. Burada şöyle bir soru gelebilir:
“Kusûrat eşyanın kabiliyetine, tabiatına, istidadına aittir. Peki, o istidadı o eşyaya veren Allahu Teâlâ değil midir?”
Evet, istidadı veren yaratılış icâbıyla Allahu Teâlâ’dır. Ancak burada söylenmek istenen, o şeyin mahiyetinin bir istidâdının olmasıdır. Buna şöyle bir örnek verilebilir:
Bir mimar ev projesi çiziyor. Evin projesine mutfak, tuvalet, yatak odası, oturma odası ekliyor. Bunu yaparken tuvalette yaptığı şeyler ayrı, misafir odasında yaptıkları ayrı, mutfakta yaptığı ayrıdır. Mutfakta veya tuvalette yatak yoktur; oralar yatmaya göre dizayn edilmemiştir. Bir adam tuvalete gelip “Burada yatak yok, bu bir kusurdur.” dese; evet, bu kusurdur ama bu kusur o şeyin istidadına aittir. Eğer istenirse tuvalete yatak yapılabilir, ancak bu o şeyin mahiyetine zıt olur.
Aynı şekilde bir ressam, yüzü buruş buruş olmuş bir adamın resmini en ince detayına kadar çizse, dersin ki: “Ne kadar yetenekli bir ressam, her ayrıntıyı çizmiş.” Başka birisi gelip dese ki: “Sen bu adamı daha güzel yapamaz mıydın? Neden bu kadar çirkin yaptın?” Ressam daha güzel yapabilir ama resmettiği adam çirkinse, çizdiği resim de çirkin olur. Bu, sanatın çirkinliği değil, resimdeki adamın çirkinliğidir.
Mülk cihetinden bakıldığı zaman, eşyada zahiren güzel-çirkin, hayır-şer, uzak-yakın gibi vasıflar görünür. Ama bu eşyanın melekûtu tertemizdir ve o melekûtiyette tecelli eden sanat-ı ilahiye kemaldedir. Bunlar itibarî şeylerdir. Bir çiçeğin yaratılması, yaratılması cihetinden semavâtın yaratılmasından daha basit değildir. Semavât da sanatta ondan büyük değildir. Bu da hepsinin aynı kalemden çıktığını, yani vahdeti gösterir. Bu sanat nasıl tabiata, tesadüe verilebilir? Aklın gereği bu mudur? Aklın bir şe’ni vardır. Bunu bir çocuk yapsa dersin ki: “Çocuktur, zaten bilemez; bilse çocuk olmaz.” Hayvan yapsa dersin ki: “Zaten hayvandır, aklı yoktur.” Peki, aklı olan bir adam, alemdeki hüsn-ü sanatı, ne kadar maharetle kemal mertebede olduğunu görüp tabii derse, bu aklın şe’nine uygun olabilir mi!
O yüzden Allahu Teâlâ diyor ki: أَفَلَا يَعْقِلُونَ “Akletmezler mi?” Biz de diyoruz ki: “Gavurdur, akletmez. Akletseydi zaten gavur olmazdı.”
Hulâsa: “Bu Âlemde Her Şey En Güzel Şekilde Yaratıldıysa Niçin Âlemde Kusurlar Görüyoruz?”
- “لَيْسَ فِي الإِمْكَانِ أِبْدَعُ مِمَّا كَانَ”
- Sözünün Anlamı
- İmam Gazali’nin bu sözü, mevcut kainatın imtihan dünyası olarak en mükemmel şekilde yaratıldığını ifade eder. Cennet daha güzel olsa da dünya, imtihan için kusurlu gibi görünen unsurlar içerir
- Eşyadaki Kusurların Kaynağı
- Kainatta gözlemlenen zahiri kusurlar, eşyanın mahiyetinden ve istidadından kaynaklanır. Bu kusurlar, Allah’ın sanatındaki eksiklikten değil, varlıkların yaratılış gayesinden doğar.
- Mahiyet ve İstidadın Rolü
- Her varlık, kendi mahiyetine uygun olarak yaratılır. Örneğin, tuvalet bir yatak odası gibi yapılamaz; bu, varlığın istidadına aykırıdır. Kusur gibi görülen şey, aslında varlığın görevine uygun yapısındandır.
- Sanat ve Kusur İlişkisi
- Bir ressamın yaşlı bir adamın kırışık yüzünü çizmesi, çirkinlik gibi görünse de sanatındaki eksiklik değildir. Güzellik, eserin doğru ve gerçekçi şekilde tasvir edilmesindedir.
- Melekûti ve Zâhiri Yönler
- Zahiren güzel ve çirkin gibi görünen şeyler, melekuti boyutta kusursuz ve temizdir. İlahi sanatın kemali, melekûti yönünden bakıldığında açıkça görülür.
- Semavat ve Çiçek Örneği
- Semavatın yaratılması büyük görünse de, bir çiçeğin yaratılması da aynı derecede sanat içerir. Her iki varlık da aynı ilahi kudretin eseridir.
- Tesadüf ve Tabiatın Reddi
- Kainattaki düzen ve güzellik, tabiat ya da tesadüfle açıklanamaz. Gözlemlenen tüm sanat, bilinçli bir yaratıcının varlığına delalet eder.
- Aklın Gereği ve Şanı
- Akıl, kainattaki bu düzeni ve ilahi sanatı fark etmeli ve tesadüf ya da tabiata bağlamamalıdır. Aklını kullanmayan kişi, Allah’ın büyüklüğünü göremez.
Bu Çalışma Aşağıdaki Dersten İstifâde Edilerek Hazırlanmıştır






